(Aşağıda anlatılan bu olay resmi kayıtlardan alınmıştır.)
Saygı değer Hakim Bey.
Saygılarımla size açıklama özgürlüğümü kullanarak bazı şeyleri bildirmek
istiyorum. Umarım bu durumu en kısa zamanda açıklığa kavuşturursunuz.
Şu günlerde askerliğe çağrılacağım.
Adım Cafer Keskinbıçak.
24 yaşındayım ve şu anda 44 yaşında olan Mahmure adındaki dul bir bayanla
üç yıl önce evlendim.
Evlendiğim kadının şu anda 25 yaşında Düriye bir kızı var ve babam Ferit
Keskinbıçak ise bu bahsetmiş olduğum üvey kızım Düriye ile geçen yılın
ocak ayında evlendi. Böylelikle babam, karımın
kızı ile evlendiği için
damadım olmuş oldu.
Aynı zamanda, üvey kızım da babamla evlendiği için üvey annem olmuş oldu.
Karımın geçen sene benden hamile kaldı ve bir Kamil adını koyduğumuz bir
oğlumuz oldu.
Oğlum Kamil, üvey kızım Düriye'nin erkek kardeşi ve aynı zamanda babamın
da hem kayınbi
raderi ve hem de torunu, üvey annemin de erkek kardeşi
olduğu için benim de dayım oldu.
Babamın eşi yani üvey kızım Düriye geçen sene kasım ayında babamdan bir
erkek çocuğu dünyaya getirdi ve adını Arif koydular.
Arif'te ta babamın oğlu olduğu için benimde erkek kardeşim ve de kızımın
oğlu olduğu için de benim torunum oldu.
Yani ben de aynı zamanda torunum olan Arif'in erkek kardeşi oldum.
Ayrıca bir annenin evladının babası eşi olduğuna göre bende eşimin kızının
babası olmuş oldum.
Aynı zamanda kızımın erkek çocuğunun da erkek kardeşi oldum.
Kısacası ben şimdi aynı zamanda üvey kızım Düriye'nin oğlu Arif'in de
büyük babasıyım.
Sayın hakim bey sizden ricam, benim askerlik görevimden muaf olmam yönünde
karar vermenizdir.
Zira şu anda ben...
Babam Ferit Keskinbıçak'ın oğluyum.
Babamın üvey kızım ile olan evliliğinden doğan Arif Keskinbıçak'ın
büyükbabasıyım.
Aynı zamanda babamın torunu olan oğlum Kamil Keskinbıçak'ın babasıyım.
Bu durumda, sizde iyi biliyorsunuz ki mevcut kanunlarımız uyarınca
büyükbaba, baba ve oğul aynı zamanda askerlik yapamazlar..
Saygılarımla.
Cafer Keskinbıçak.
Not : Adıyaman ili .... ilçesi ... Asliye Hukuk Mahkemesince. ..
Adli Tabiplik raporunda belirtilmiş olan psikolojik rahatsızlıkları ndan ve
(!) aile içindeki dengesizliklerden dolayı Cafer Keskinbıçak'ın askerlik
hizmetinden muaf tutulmasına ve askerlik şubesindeki dosyasına bu şekilde
işlenmesine karar verilmiştir
Bu olay da gerçek...
Bu olay Kayseri Bünyan ilçesi sinirlari içerisinde yaşanmiştir ki, olayin kendi Alfred Hitchcock'un meşhur korku filmlerini bile çok gerilerde birakir.
Kendisi Bünyan'li olmayan, politika ile de ugrasmis ve halen Kayseri'de isadami olan birisi, Bünyan kiyiciginda, Kayseri Malatya kara yolu üzerinde,lokantasi olan bir benzin istasyonuna gider ve orada alabalik la bir ufak raki ister.Dönüste yürüyüş mesafesindeki Bünyan'a gitmek için meyhanemsi lokantadan çikar ki, dişarisi hem zifiri karanlik ve hem de korkunç bir kar-tipi firtinasi başlamiştir. Benzin istasyonuna yaklaşik 300 metre mesafedeki Bünyan'a dönüş için yol kenarina varir.Oradan geçen bir arabaya binip, Bünyan'a ulaşma derdindedir. Firtina daha da şiddetlenir, bir-kaç adim ötesini bile görememektedir.Gelip-geçen bir araba da yoktur. Nihayet karanliklar içerisinde, hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir arabanin farlarini fark eder. Arabanin, tam önünde yavaşlamasiyla birlikte hemen arka kapiyi açar ve arabaya biner.
Kapiyi kapatir, araba yeniden hareket eder.Içeridekilere merhaba demek ister ama o da ne? Araba da kimse olmadigi gibi,direksiyonda da kimse yok.Birden panige kapilir. Korkuyla,hemen arabadan atlayip, oradan koşarak uzaklaşmak ister ama hem araba hizlanmiş, hem de korku ile dizleri baglanmiş, hareket edemez hale gelmiştir. Araba keskin bir viraja dogru yaklaşir. Adam dua etmeye başlar. Tüm günahlari için tövbe eder. Arabayi durdurmasi için Allaha yalvarir. Tam bu esnada,pencereden bir el uzanir ve direksiyonu kivirarak,sert virajdan arabanin dogru yola dönmesini saglar. Her tehlikeli dönemece yaklaştikça, Allah'a yalvariş ve yakarişi artar ve her seferinde de bir el dişaridan uzanip,direksiyonu çevirir. Sonunda kendisini biraz toparlar,aklini toparlamaya çalişir, ayaklarini kimildatir.
-Ya Allah koru beni...-
deyip, kapiyi açmasiyla birlikte, kendisini arabadan dişari firlatir. Birkaç takla attiktan sonra, şarampolde kendisine gelir.
Defalarca üç Külfü-bir Elham okuyarak, Bünyan'a yürüyerek ulaşir ve kahvehaneye girer.Üstübaşi islak ve şok halindedir. Kendisini taniyanlar hemence sobanin başina alirlar. Eline bir çay verirler. Bir müddet sonra kendisine gelip,sesi titreyerek, başina gelen doga üstü ve korkunç olayi anlatir. Olayi dinleyenler inanmak istemeseler de,anlatan kişinin akli başinda ve toplumsal sorumluluk taşiyan bir pozisyonda oldugunu bildiklerinden, herkeste derin bir sessizlik oluşur.Yaklaşik yarim saat sonra, ayni kahvehaneye Koyunabdal Köyü'nden iki kişi girer. Bir masaya oturur ve iki duble çay söylerler. Bu arada,gelenlerden birisi, digerine şunlari söyler :
"-Hasan Yildiz baksana, şu sobanin başinda oturan geri
zekali bizim araba
yolda kalinca biz arabayi iterken, arabaya binip inen
adam degil mi?"